Bosna Hersek'teki Kardeş Okulumuzu Ziyaret Ettik.

Bosna Hersek'teki Kardeş Okulumuzu Ziyaret Ettik.

Bosna Hersek Federasyonu Srednja Medinska Skola Mostar Lisesi ile imzalamış olduğumuz Kardeş Okul Protokolü kapsamında, 7-11 Kasım 2019 tarihleri arasında Bosna Hersek'in Mostar şehrindeki kardeş okulumuza ilk resmi ziyaretimizi gerçekleştirdik.

             Okul müdürümüz Yasin IRMAK ve beraberindeki 8 öğretmen ile gerçekleştirilen bu ziyarette bizleri evimizde gibi hissettiren ve misafirperverliklerini en içten duygularıyla bizlere yaşatan başta Eğitim Bakanı Sn. Raşid HADZOVİÇ'e ve kardeş okulun değerli okul müdürü Sn. Alija MUHIBIĆ ile değerli öğretmenlerine sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

24.11.2019 547

24-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-201924-11-2019

 

 

        Her ziyaretimde hüzünlendiğim, uçak inişe geçer iken Sarayova şehrinin tepelerini aşıp da saray gibi ovayı görünce Fatih Sultan Mehmet'in, at üzerinde meşakkatli yollardan geçip Sarayova'nın tepelerinden o güzelim ovayı ilk gördüğünde "Saray gibi ova" demesi aklıma gelir şehre inerken.  Savaş yorgunu Sarayova. Belki küskün, belki kırgın. Fatih Sultan Mehmet'in mirasına sahip çıkamadığımızı haykırıyor bu gazi şehir, delik deşik duvarları ve yıkık harabe evleri ile. Yeşillerin içerisinde, semaya yükselen minareleriyle "Ben Müslümanım" diye haykırıyor semaya. Yine yeşillerin üzerinde bem beyaz mezar taşlarıyla inci gibi dizili, dim dik duran ve ben "Şehidim" diyerek bizlere seslenen aziz şehitlerimizin "Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin. Bilakis onlar diridirler" sözleri ile Allah'ı tesbih ettiğini, bu topraklar bizim al kanlarımızla boyandı ve mukaddes emanete sahip çıkın şeklindeki nasihatlerini hisseder ve hüznünüz bir kat daha artar Sarayovada, taki o güzel insanları görene kadar.   
        Haris, Mithad ve Nihad kardeşimiz güzel yüzleriyle karşılıyor bizi hava alanında. Hüznümüzü unutuyor ve Mostar'a doğru yola çıkıyoruz. Bosna bölgesinden ayrılıp Hersek bölgesine doğru yol alıyoruz. Konjic'de mola verip , yorgunluk kahvesini içtikten sonra bizde Neretva nehri gibi kıvrılıyoruz Mostar şehrine. Tıp okulunun öğretmenleri tam kadro karşılıyorlar bizi. Onların güler yüzü, samimiyeti, sohbeti bütün yol yorgunluğumuzu alıyor.
        08.11.2019 Cuma günü kısa bir Mostar turu yapıyoruz Haris kardeşimizle. Sonrasında Mostar'ın dışında şirin bir camide Boşnak kardeşlerimizle saf tutuyoruz Cuma namazı için. Akabinde Tıp okulundayız. Okulun öğrencileri ve öğretmenleri Bosna ve Türk bayrakları ile karşılıyorlar bizleri. Öğretmenlerimizin görüntüsü mükemmel. Beyaz önlükleri kendilerine o kadar yakışmış ki. Her halleriyle biz öğretmeniz, etrafa ışık saçar, genç beyinler de canlanırız diyorlar.    Hazırlanan müthiş program, yapılan güzel konuşmalar, çocukların güzel şarkıları büyülüyor bizleri. Leyla ve Amna Hanımın öğrencileri ile hazırladığı okul girişindeki Türk ve Boşnak kültürünü  anlatan köşe sanki küçük bir müze görünümünde. Fatih'in Boşnaklara tanıdığı imtiyazlar ve engin hoşgörülü cümlelerini içeren meşhur fermanı Türkçe ve Boşnakça olarak yazıp, asan Amna Hocamıza ve Leyla Hocamıza emeklerinden dolayı sonsuz teşekkür ediyoruz. Sağolsun Mithad kardeşimiz okulun beden eğitimi öğretmeni olmasına rağmen her işe koştuğunu görüyoruz. Sanki okulun müzik öğretmeni, teknik personeli gibi her yerde onu görmek mümkün. Program sonrasında okulun öğretmenler odasında her bir öğretmenimizin kendi evlerinde kendi emekleri ile yaptığı Boşnak mutfağının o eşsiz lezzeti ile beraberiz. Öğretmenlerimiz tarafından hazırlanmış bu sofrayı görünce Hz. İbrahim'in misafirperver ve cömert davranışlarının bu güzel insanlarda tecelli ettiği geliyor aklıma. Öyle ki Hazreti İbrahim, kurduğu sofrada evindeki hiçbir şeyi eksik etmez, misafirlerine sunar ve kendisine gelen kimseyi boş çevirmezmiş. Bugün öğretmenler odasında bizim için hazırlanan sofrada aynı Hazreti İbrahim sofrası gibi. Bu güzel insanların sofralarına  Halil İbrahim bereketi vermesi dileği ile bizim için hazırlanan yiyecekleri Bakan beyin hoş sohbeti eşliğinde yiyoruz. Sonrasında Yunus Emre Enstitüsünün Neretva nehrini ve Mostar köprüsünü seyreden bahçesinde sıcak türk çayımızı içiyoruz. Billur Hanım ve Selma Hanım ağırlıyor bizleri. Çaydan sonra Mevlüt kandili için camiye gidiyoruz. Cami imamının Macida'nın abisi olduğunu öğrenmemiz bizi heyecanlandırıyor.
        09.11.2019 Cumartesi günü, sanki gökyüzü o tarihte yaşanan Mostar köprüsü için ağlıyor. Asırlardır medeniyetleri ve kültürleri birleştiren Mostar köprüsünün en kara günü olan 9 Kasım 1993 tarihindeki yıkılışının yıl dönümünü anmak için yoğun yağış altında şemsiyelerimizle Mostar Köprüsüne doğru ilerliyoruz. Mostar'daki bütün insanlar yoğun yağışa aldırmadan akın akın köprüye doğru ilerliyor. Köprüye yaklaştıkça yağmur şiddetini tarihin acısını anlatırcasına şiddetleniyor. Uzaktan bu acı günün anma törenine eşlik ediyor, kara günü hafızalarımızda tekrar canlandırıyor ve hüzünleniyoruz. Yağmura aldırış etmeden kendini Neretva nehrinin soğuk sularına bırakan Boşnaklı gencin köprüden atlaması ile oradan ayrılıyoruz. Bir sonraki durağımız yine Mimar Sinan tarafından yaptırılan Karagöz Bey caminin karşısındaki Bosna Savaş tarihini anlatan müzedeyiz. Müze çok etkileyici. Bütün arkadaşlarımız ve ben müzede gördüklerimiz ile bir kez daha irkiliyoruz. Biz, duvardaki resimlerle irkilirken, o sahneleri yaşayan insanların ruh halini ve onlara bu barbarlığı revâ görenlerin ruhsuz hallerini anlamaya çalışıyoruz. Yakın tarihimizin hafızalardan silinmeyen en kanlı savaşını, adına Sevdalinka şarkıları yazılan Saraybosnayı ve dünyaca ünlü asma köprüsüyle Mostar'ın tarihi köprüsünün top atışlarıyla yıkılışı, 250 bin Boşnak şehidi yüreklerimizi parçalıyor. Müzenin etkisinden uzun süre kurtulamıyorum.  Yol boyunca aklımızda  savaş ve Mostar duvarlarındaki savaşın izleri cereyan ediyor.
        Öğlen yemeği için Blagay tekkesindeki Fidanın yerine gidiyoruz. Nehir kenarındaki bu güzel yerde öğle yemeğimizi yedikten sonra  Alperenlerin kurduğu Blagay Tekkesine geliyoruz. Ahmet Yesevi Hazretleri'nin torunu Sarı Saltuk Hazretleri tekkenin ilk şeyhi ve tekkenin İçerisinde sandukasını ziyaret edip, bu gönül dostu insanların Bosna Coğrafyasındaki manevi fethi nasıl gerçekleştirdiklerini düşünüyoruz. Buna nehrinin çıktığı yere bir tekke yaparak, nehrin sularında nefisleri terbiye edip, gönülleri fetheden mekanlarında derin bir sükunet ve dinginliği yaşıyoruz.
        10.11.2019 Pazar günü erken saatte Stolac'a doğru hareket ediyoruz. Stolac'ın girişindeki Antik mezar taşlarının bulunduğu bölgede tarih öğretmenimiz Amna Sefo karşılıyor bizleri. Kendisinden Boşnakların Hristiyanlığın Bogomili mezhebine bağlı olduğunu, Bogomilinin, Hz. İsa'yı ilah değil peygamber sayan ve tek bir ilaha imanı esas alan bir Hristiyan mezhebi olduğunu öğreniyoruz. Antik taşlar üzerindeki işaretlerin ne anlama geldiği ile ilgili bilgilendirmeleri, Bogomilerin halkı selamlama şekli ve sosyal hayatı hakkında bilgiler ediniyoruz. Sonrasın da Bosna-Hersek Federasyonu eski Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Prof. Dr. Fahrudin Rizvanbegović'i, evinde ziyaret ediyoruz. Türkiye, Bosna ve İstanbul hakkında çok geniş bilgilere sahip olan Fahrudin Beyi dinlemek bizleri son derece mutlu ediyor. Kendisinin entellektüel kişiliği ve engin bilgileri ile hoş sohbeti bizleri son derece mutlu ediyor. Mithad'ın ısrarlarına rağmen bir türlü Fahruddin Beyin evinden ayrılmak istemiyoruz. Stolac'daki kardeş okulumuzun öğle yemeği ikramı, ve burada Eski Eğitim Bakanımız Zlatko Hacıömeroviç ve Anes Hacıömeroviç'i görmek bizleri fazlasıyla memnun ediyor. Az konuşan, ancak lisanı hali ile derin düşüncelere sahip olan Mustafa Hodziç beyin her zamanki konuk severliği için söyleyecek bir şey bulamıyoruz ve kendisine küçük hediyemizi takdim edip Stolac'ın nehir kenarını adımlayıp, dünyanın unutulmuş güzelliğini Amna ve Anes'in rehberliğinde hissediyoruz. Poçiteli köyü bugünkü son durağımız.   Nehir kenarından başlayan ve oldukça dik bir yamaç ile yükselen Osmanlı köyü, en tepede bulunan kalesiyle aslında tam bir geçilmez kent hüviyetinde. Artık çok az kişinin yaşadığı Poçitel, geçmişin askeri gücünden uzak adeta bir huzur kenti görünümünde. Poçitel ile Hersek bölgesindeki gezimizi tamamlıyoruz.
        11.11.2019 Pazartesi günü Mostar şehrine veda ediyoruz. Dostlardan ayrılmanın verdiği hüzün yine burkuyor içimizi. Neretvanın kıvrımlı yollarından Sayay Bosnaya doğru yol alıyoruz. İlk ziyaretimizi hasta yatağında iken "Öldüğümde beni şehitlerin arasına gömün, ben onlarla birlikte olmak istiyorum" diyen Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç'in mezarına yapıyoruz. Bilge Kral Aliya İzzet Begoviç ve tüm şehitlerimiz için Fatihalarımızı okuyup ayrılıyoruz. Ticaret hayatında temsil ettikleri ahlâk ve dürüstlükle nâm salan Boşnakların tarihi Başçarşı'sını tek katlı, kırmızı kiremitli dükkânlarını geziyoruz. Başçarşı'daki pek çok eserin, Gazi Hüsrev Bey Vakfı'nın mülküyetine ait olduğunu öğreniyoruz. Gazi Hüsrev Bey'in türbesi ise kendi adıyla anılan ve Mimar Sinan eseri olan caminin avlusunda bulunmakta. Gazi Hüsrev Bey camisinde öğle namazımızı cemaatle birlikte kılıyoruz. Namaz sonrası Mithad kardeşimizden Gazi Hüsrev Bey camisinde her gün hatim yapıldığını öğreniyoruz. Dört bir tarafı İstanbul'dakilere benzer camilerle bezenmiş olan çarşının ortasında Saraybosna'nın simgesi ve güvercinlerin mekânı hâline gelmiş Başçarşı Sebili bulunuyor. İnanışa göre bu çeşmeden su içen mutlaka Bosna'ya geri dönermiş. Bizde bir kez daha Bosna'ya tekrar gelebilmek niyeti ile Başçarşı sebilinden suyumuzu içip hava alanına doğru hareket ediyoruz ve rüya burada bitiyor.
        Sonuç olarak; Bosna'da gördüğümüz her yeni yer başka bir felaketin, başka bir acı ve gözyaşının geçmiş adresi gibi. O yüzden insan korkuyor ve soruyor bu nehirlere, bu kadar acıyı, savaşı, göz yaşını nasıl taşıyorsun sessiz sedasız akarken? Oysa ne kadar masum ve sessiz , kıvrım kıvrım akıyorsun. Acı mı taşıyorsun gittiğin yerlere? Diye sormadan edemiyorsun. 
        Bu soruları sorarken Bosna'nın güzel insanı ile Bosna'nın güzel coğrafyasını özdeşleştiriyor ve cevabın coğrafyasında gizli olduğunu düşünüyorum. Bosna nehirlerini Bosna halkının savaşta akan kan, gözyaşı ve acısına, nehirlerin üzerinde kurulu sağlam taş köprülerini yine Bosna halkının o güçlü kuvvetli omuzlarına, Bosna'nın yemyeşil doğası, masmavi gökyüzü, dağları, çiçekleri ve ovalarını da bunca acı ve gözyaşına rağmen yüzünden gülümsemesi, kalbinde merhameti, gönlünde sevgisi eksik olmayan Bosna halkının ta kendisine benzetiyorum. Bu sebeple Bosna'nın güzel insanlarına tek tek teşekkür etmeden geçemeyeceğim. Öncelikle Srednja Medicinska Tıp okulunun müdürü Alija beye, bizi yalnız bırakmayan, kıymetli vaktini ayırıp bize eşlik eden eğitim bakanımız Raşid Hadzoviç beye,   Yunus Emre Enstitüsü müdürü Yunuz DİLBER beye, bizim yanımızdan bir an olsun ayrılmayan, Mithad ve Haris kardeşime, derin düşüncelerinin olduğunu her daim hissettiğim, üzüntüsünü, mutluluğunu, kederini yüzünde hemen belli eden Leyla Hanıma, özverisi ile her gün 40 km'lik yoldan gelerek gecenin geç saatlerine kadar bizimle ilgilenip tekrar Stolaca dönen Amna hanıma, Bosna'nın en tatlı zümresi, yapışık ikizleri Macida ve İsmeta hanıma, bizden biri olan Doktor Senad beye, yüzünden gülümsemesini ve bizden ilgisini eksik etmeyen Senada hanıma,  bana zor sorular soran yol arkadaşım Nihat beye, kendisi ile uzun süre sohbet edemediğim ancak hafızama güler yüzü ile kazınan Aida hanıma, az konuşmayı tercih eden zümrem Meliha Hanıma, sempatik kişiliği ve mükemmel Türkçesi ile bizi ağırlayan Sabina hanıma, ablamız Şeyla hanıma, Yunus Emre Enstitüsünde bizi ağırlayan Billur Hanıma ve Enstitünün fedakar personeli Selma Hanıma, Stolac deyince ilk aklıma gelen dostlarım Zlatko, Mustafa, Anes ve Huso beylere ve isimlerini bilmediğim diğer gönül kahramanı öğretmenlerimize şahsım ve gezideki grup arkadaşlarım adına sonsuz teşekkür ederim. Hersekzâde Ahmed Paşa, Sokollu Mehmet Paşa başta olmak üzere tarihte onlarca vezir yetiştirmiş Bosnalılara Osmanlı'nın neden devlet yönetimini emanet ettiklerini bir kez daha yerinde tespit etmiş ve anlamış olduk.
Güzel insanlar BOSNA sizlerle çok daha güzel.
        Allah'a emanet.